Bu Blogda Ara

21 Aralık 2011 Çarşamba

KADİRLİ’NİN KURULUŞ VE GELİŞMESİ(Döndü ÜÇEÇAM - Selçuk HAYLİ)

Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
                                                     
Döndü ÜÇEÇAM - Selçuk HAYLİ




                                                    ÖZET
        Kadirli’nin ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmese de, muhtemelen ilk kuruluş
tarihinin M.S 69’a kadar çıktığı ileri sürülmekte ve şehrin Romalılar tarafından tesis edilmiş
olduğu kabul edilmektedir. Kadirli’nin (Flaviopalis) kuruluş yerinin, Hititler’den itibaren işlek bir
yol kavşağı üzerinde yer alışı, aynı zamanda Savrun çayının kenarında verimli bir ovada
bulunması, uygun iklim şartları yerleşmenin ilk kurulduğu andan itibaren hayat kaynakları olmuş
ve bu faktörler şehrin gelişimini hızlandırmıştır.
        Şehir ilk olarak Savrun çayının doğusundaki tepenin eteklerinde kurulmuştur. 1865 yılına
kadar dar bir alanda gelişme gösteren şehrin asıl gelişimi, 1865 yılından sonra Fırka-i İslahiye
hareketiyle gerçekleşmiştir. Kadirli’nin alansal gelişiminde 1960 yılına kadar ağır bir tempo
yaşanırken, bu yıldan sonra hem alansal hem de fonksiyonel gelişim hızlanmıştır. Bu gelişim
neticesinde, nüfusunun artmasıyla şehir, Savrun çayı batısına ve daha güneydeki düzlük alanlara
yayılmıştır.
        Anahtar Kelimeler: Kadirli, Şehirsel gelişim, Şehirsel fonksiyon
                                         
                                               GİRİŞ
      Akdeniz bölgesinin Adana bölümünde Yukarı Çukurova’da yer alan Kadirli,
günümüzde idari bakımdan Osmaniye iline bağlıdır. 2000 yılı tespitlerine göre 64833
nüfusa sahiptir. Coğrafi fonksiyon bakımından şehir özelliği gösteren Kadirli, Yukarı
Çukurova’nın kuzey kesiminde bir yer işgal etmekte ve ovanın bu bölümünde 150 m.
yüksekliğe erişmektedir (Şekil 2).
      Akdeniz bölgesi Adana bölümünde yer alan Kadirli (Şekil 1) yerleşim itibariyle
eski bir geçmişe sahiptir. Romalılar zamanında Flaviapolis ismiyle, Savrun çayının
doğusundaki Muallimbağı Çamlığı eteklerinde kurulan yerleşme daha sonraları güneye
ve Savrun çayının batısına doğru gelişmiştir.
      Bu çalışmada 65000 kişiye yaklaşan nüfusuyla önemli bir şehir olan Kadirli’nin,
kuruluşundan günümüze gelinceye kadar geçirmiş olduğu dönemlerdeki özelliği
verilmeye çalışılmıştır. Bu tarihi süreç içerisinde tamamen yakılıp yıkılarak harabe haline
geldiği gibi, daha sonraki dönemlerde büyük gelişmeler göstermiş ve şehir kimliği
kazanmıştır. Kadirli’nin ilk kuruluş tarihi hakkında net bir bilgi elde edinilememekle
  2
                                                          Kadirli’nin Kuruluş ve Gelişmesi
birlikte, gerek yerleşmenin ve gerekse yerleşmenin yer aldığı bölgenin tarihi hakkında
yapılan çalışmaların etüdü ve incelenmesi sonrasında ortaya çıkarılan sonuçlar,
Kadirli’nin tarihi gelişimini aydınlatabilecek düzeydedir.
       Bu incelemeler sonucunda Kadirli’deki yerleşim ve gelişimin 6 ayrı dönemde ele
alınması uygun görülmüştür:
       Bölgede beşeri faaliyetin izlerine rastlandığı tarihten, Osmanlılar zamanında
mevcut yerleşimin Suriye’nin Rakka bölgesinden firar eden aşiretler tarafından yakılıp
yıkılarak tamamen ortadan kaldırıldığı 1691 öncesi dönem ilk dönemi oluşturmaktadır.
       İkinci dönem olarak ayırdığımız 1691-1865 arasında ise, bölgede nüfus ve
yerleşimin olmadığı, yöre halkının güvenliğini sağlamak için dağlık alanlara çekildiği,
ancak eski yerleşim alanının stratejik konumu itibariyle ticari etkinliğinin sürdüğü
görülmektedir.
                                                                                       3
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi
        Yörenin Fırka-i İslahiye hareketi tarafından yeniden yerleşmeye açıldığı 1865 yılı
üçüncü dönemin başlangıcını oluştururken, 1960 yılına kadar Kadirli, fonksiyonları
itibariyle kasaba olma özelliğini korumuştur.
        Kadirli’nin yatay yönde en fazla gelişme kaydettiği 1960-1980 arasındaki
dördüncü dönemde ise, fonksiyonel özelliklerinin ve nüfusunun arttığı ve buna bağlı
olarak şehir kimliğini kazandığı görülmektedir.
        Yerleşmenin 1980-1990 arasındaki beşinci döneminde gecekondulaşma, tarım
alanlarının işgali, hızlı nüfus artışı, altyapı sorunları, işsizlik vb. problemler artmaya
başlamıştır.
        Kadirli’nin, doğusundaki yatay gelişimini sınırlayan doğal engellere bağlı olarak,
güneyi ve batısındaki düz alanlarda gelişme gösterdiği ve toplu konut projelerinin
uygulandığı 1990 sonrası dönem ise altıncı ve son dönemi meydana getirmektedir.
        1. 1691 Öncesi Dönem
        Kadirli şehrinin kuruluşu hakkında kesin bir tarihlendirme yapılmamakla birlikte,
Osmanlılar zamanında Suriye’nin Rakka bölgesinden firar ederek bölgeye gelen aşiretler
tarafından mevcut yerleşimin ortadan kaldırılmasından (1691) önce, yörede Romalılar,
Bizanslılar, Selçuklular, beylikler döneminde Ramazanoğulları ile Dulkadiroğulları ve
Osmanlılar hakimiyet kurmuşlardır. Günümüzde bu medeniyetlerin mevcudiyetine ilişkin
çeşitli tarihi eserlere rastlamak mümkündür.
        Kadirli’de tarih öncesi ile ilgili ilk bilgilerin, özellikle Karatepe’de yapılan kazılar
yardımıyla oldukça aydınlanmış bulunduğu, Neolitik kültür katlarına Kadirli güneyindeki
Tatarlı ve Şamşin höyüklerinde de rastlandığı ve ayrıca bölgedeki ilk ve uzun süreli siyasi
organizasyonun Hitit imparatorluğu ile başladığı belirtilmektedir (Göney, 1976, s.67-78).
Karatepe’, Geç Hitit beyliklerinden Que krallığının bir parçası olmuş ve Toroslardan
gelecek saldırılara karşı bir ileri karakol olarak kurulmuştur (Ener 1961, s.56-57).
Karatepe bölgesinden anlaşıldığı gibi ilk çağlardan bu yana Kadirli ve çevresi önemli bir
bölge olmuştur.
        Yurtsever, “Sülemiş Tepesi” ile “Milli Eğitim Çamlığı” içinde yer alan oyma
mağara evlerin Romalılar’dan çok daha önceleri Kadirli’nin insan yerleşimine sahne
olduğunu belirtmektedir (Yurtsever 1999, s.1) (Şekil 3). Altay ise (1965, s.50) kasaba
içinde ve civarında yapılan araştırmalarda toplanan çanak-çömlek parçaları arasında,
Roma imparatorluğu döneminden daha eskiye giden hiçbir parçaya tesadüf edilmediğini
belirterek Kadirli’nin Romalılar zamanında kurulmuş olduğuna kanaat getirmektedir.
Ayrıca Sülemiş Tepesi’nde yapılan diğer araştırmalarda, Romalılar döneminde ölü
gömmek için kullanılan mezar kalıntılarına rastlandığı da ifade edilmektedir (Vayısoğlu
   4
                                                                      Kadirli’nin Kuruluş ve Gelişmesi
2000, s.26). Buradan şu anlaşılmaktadır ki; Kadirli’de yerleşimin başladığı çekirdek saha,
bugünkü Alacami’nin de yer aldığı Muallimbağı Çamlığı etekleridir (Şekil 3, Foto 1).
        Tarihi süreç içerisinde Kadirli’nin isim evrelerine ilişkin kaynaklar incelendiğinde
Kadirli’nin bilinen ilk adının Romalılar döneminde “Flaviapolis” olduğuna ilişkindir.
Kadirli’nin, M.S 69 yılında Romalılar zamanında Flavienler tarafından kurulduğu
belirtilmektedir (Yurtsever 1999, s.1-2). Nitekim Cumhuriyet’in ilk yıllarında
(1930’larda) Kadirli’de bir inşaat hafriyatı esnasında Roma imparatoru Hadrianus’un
heykeli bulunmuştur. Hadrianus zamanında Flaviapolis imar edilmiş, hamam, yönetim
binaları, evler ve bir de tapınak (Alacami’nin ilk şekli) yaptırılmıştır.
 Foto 1. Tarihi Alacami harabesinden bir görüntü (2001). II. yy’nin başlarında Romalılar tarafından yapılan,
Bağ mahallesi sınırları içerisindeki harabe, Kadirli’de yerleşimin başladığı ve çevreye doğru yayıldığı nüveyi
                                               teşkil etmektedir.
        Flaviapolis’ten sonra Kadirli’nin aldığı isim “Kars” olmuştur. Kars, Çukurova’dan
Ermeni hakimiyetinin kalkmasından hemen sonra (1340-1375) Maraş yöresinde yerleşip
yurt tutan Zülkadiroğulları’nın hakimiyetinde kurulan bir şehir ismi olarak ortaya
çıkmıştır (Yurtsever 1999, s.2). Yinanç ta, Memluklar ile Ceyhan nehri kıyısında savaş
yapan Zülkadiroğlu Şehsuvar Bey başarılı olamayınca Savrun kıyısındaki Kars’a
çekilmiştir sözlerini kullanmaktadır (Yinanç, 1989, s.68). Dulkadiroğulları (14. yy)
zamanında da Kadirli, Dulkadiroğulları’nın Kars’ı anlamına gelen Kars-ı Zülkadriyye
şeklinde isimlendirilmiştir (Yurtsever 1981, s.20). 1515’te Dulkadiroğlu beyliği ortadan
                                                                                                          5
 F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi
 kaldırılınca Maraş’ta “Maraş Beylerbeyliği” kurulmuştur. Merkezi Kadirli olmak üzere
 bu beylerbeyliğine bağlı Kars-ı Maraş veya Kars-ı Zülkadriyye adıyla bir sancak
 kurulmuştur. 1525-1526 tarihli Tapu-Tahrir Defterleri’nde de Kadirli’nin ismi “Kars-ı
 Maraş” olarak geçmektedir (Osmanlı Arşivi, Tapu 998). Bunların yanı sıra Kadirli’nin
 ismi “Kars Pazarı” veya “Pazaryeri” olarak ta geçmektedir (Baysun 1963, s.160).
        Kadirli’deki en eski mimari yapı II. yy’nin başlarında Romalılar tarafından bir
 manastır olarak yapılan Alacami’dir. Kadirli’nin Roma, Bizans ve Türk medeniyetlerini
 bir arada yaşatan tek canlı abidesi olan Alacami, Dulkadiroğulları zamanında da (1489-
 1490) camiye çevrilmiştir (Foto 1).
        1525-1526 tarihli Tapu Tahrir Defterleri’nde Kars-ı Maraş’ta yer alan mahallelerin
 günümüzde hangi alana karşılık geldiği hakkında fazla bir bilgiye sahip olunamamıştır.
 Bu belgelere göre Kars-ı Maraş’ta 18 mahalle, 242 asker, 105 hane ve 14 mücerredden
 (bekar) oluşan yaklaşık tahmini 781 kişi yaşamaktadır (Tablo 1).
        1562-1563 tarihli Kars-ı Maraş sancağı tapu tahrir defterlerine göre ise Alamescid
 mahallesi sadece ekip-biçilen bir mezraadır. Sancak defterine göre Alacami civarındaki
 mahallenin Alamescit mahallesi olduğu belirtilmektedir. Diğer mahallelerin günümüzde
 bulundukları konum hakkında ise fazla bir bilgiye sahip olunamadığı için şehir içinde
 belirli bir yer belirlemesi yapılamamıştır. Ama, bu mahallelerin Savrun çayı doğusunda
 Alacami etekleri merkez olarak batıya ve güneye doğru yayılış gösterdiği söylenebilir
 (Tablo 2, Şekil 3).


            
        1600-1800 yılları arasında ülkede yaşanan sosyal sarsıntılar Kadirli’nin de içinde
bulunduğu bölgeyi etkilemiş ve Celali isyanlarının olumsuz etkileri görülmüştür. Bu
dönemde (1691 yılında) Rakka (Suriye)’dan firar eden aşiretler Kars-ı Zülkadriyye
sancağını tahrip ve yağma etmişlerdir. Bunun üzerine halk, civar sancaklara ve dağlara
sığınmış, sancak merkezi boşalarak harabe haline gelmiş, kasabayı otlar ve çalılar
kaplamış (Refik 1989, s.112-113) ve geriye sadece kiliseden bozma bir cami ile kargir bir
bina ayakta kalabilmiştir (Halaçoğlu 1973, s.13-14).
        Evliya Çelebi’nin 1649 yılında Kars-ı Maraş hakkında verdiği bilgilerde, Kadirli
kasaba merkezinde, asker ve devlet görevlilerinden başka kimsenin olmadığı belirtiliyor
(Temelkuran, Aktaş 1986, s.137-138). 1600’lü yılların ortalarında geçirilen sosyal ve
ekonomik sarsıntılar sonucu Kars-ı Zülkadriyye kasabasının ahalisi dağılıp Kars
dağlarına çekilmiştir (Baysun 1963, s.160).
        2. 1691-1865 Arası Dönem
        Kadirli Osmanlılar zamanında Suriye’nin Rakka bölgesinden firar ederek buraya
gelen aşiretler tarafından tahrip ve talan edilerek bir harabeye dönüştürülmüştür. Bu konu
ile ilgili olarak Refik (1989 s.112-113) şunları söylemektedir: Rakka’dan firar eden Arab
ve Türkmen taifesinin eşkıya ve haramzadesi bir iki seneden beri Karagündüzlü Afşarı,
Bahrili Afşarı ve İmam Kulu Oğulları diye bilinen Afşar cemaatinin yanlarına gitmek
bahanesiyle kış mevsiminde Kars-ı Zülkadriyye’ye gelirler. Bunlar geçip gittikleri her
yerde hububat tarlalarına, hayvanlara, mal mülke zarar verirler, insanları öldürürler ve
eşkıyalık yaparlar.
        1691 yılında yaşanan bu olaydan 1865 yılına kadar geçen süre içerisinde Kars-ı
Zülkadriyye, kıyı ile iç kesimler arasında sürekli yolculuk eden ve mal taşıyan tüccarların
ovadan dağlık bölgeye geçmeden önce, hayvanlarını dinlendirdikleri, gerekli ihtiyaçlarını
                                                                                                   7
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi
giderdikleri ve dağ kolu aşiretleri ile mal takası yaptıkları, böylece ağır yüklerini nispeten
hafiflettikleri durak yerleri olmuştur.
       Sancak merkezinin harabe haline gelmesinden önce bölgede yaşayan halk, tekrar
yeni bir saldırının olacağı ve can güvenliklerinin sağlanamayacağı düşüncesiyle yerleşim
yerlerine gelmek istememişler ve dağlık alanda kalmışlardır. Ancak, dağlarda
hayvancılıkla uğraşan bu insanlar ürettikleri ürünleri satabilmek ve bir kısım ihtiyaçlarını
karşılayabilmek için, yakıp yıkılan kasabadan arta kalan tek binanın (Alacami) çevresinde
kurulan pazaryerine gelerek alış veriş işlemlerini gerçekleştirmekteydiler.
       Kadirli’nin bu ticari özelliği bu dönemde kazanılmış olmamakla birlikte, harabe
halindeyken bile bu öneminden hiçbir şey kaybetmemiş olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim
Kadirli’de “isneyn pazarı” olarak tabir edilen ve pazartesi günleri kurulan bir ticari
etkinlikten bahsedilmektedir (Orhonlu 1963, s.76-77). Bu sözler Kadirli’nin 1500’lü
yıllarda bile “canlı ve eski bir Pazar yeri” olduğunu göstermektedir. Kadirli’nin Kars
Pazarı ismini almış olması da bu özelliğinden dolayı olsa gerek.
       1865 yılına kadar devam eden bu sıkıntılı dönem Kadirli’yi yeniden yerleşime
açmak isteyen Fırka-i İslahiye hareketinin bölgeye gelmesine kadar sürmüştür (Şekil 3).
       3. 1865-1960 Arası Dönem
       II. Abdülhamit döneminde kurulan ve görevi Çukurova bölgesindeki aşiretleri ve
diğer göçer toplulukları yerleştirmek olan Fırka-i İslahiye hareketi, 1691-1865 yılları
arasında bir harabeye dönüşmüş olan Kadirli’de, yerleşimi yeniden kurmak ve Kadirli’ye
eski önemini yeniden kazandırabilmek için gerekli çalışmalara başlamıştır. Kadirli 1600-
1800 yılları arasında yaşanan buhranlı dönemden önce, içinde bulunduğu zamanın
koşullarına göre köy değil kasaba olarak nitelendirebileceğimiz şartlar taşımaktaydı. 1600
öncesi dönemde bölgenin sancak merkezi, ayrıca ticaret-pazar fonksiyonunun gelişmiş
olduğu bir yer durumunda olan Kadirli bu dönemde, fonksiyonları itibariyle tekrar kasaba
olarak nitelendirebileceğimiz özelliklere sahip olmuştur.
       Fırka-i İslahiye, Kars-ı Zülkadriyye’ye geldiği zaman, Dulkadirli halkından bazıları
buranın imar edilmesini istemişlerdir. Bunun üzerine kasabanın yeniden kurulmasına
teşebbüs edilmiş ve Kars dağlarında oturanlar ile Çukurova aşiretlerinden isteyenlerin bir
kısmının yerleşmesine izin vermiştir. Bu yerleştirme sonucunda 600 haneye yakın bir
topluluk (yaklaşık 3000 kişi) Kadirli’ye yerleşmiştir. Kadirli yeniden yerleşime
açılmasıyla idari bakımdan Kozan sancağına bağlı bir kaza merkezi olarak yer almıştır
(Halaçoğlu 1973, s.13-14). Bununla beraber Fırka-i İslahiye’nin Kozan’ı ıslahatı
esnasında isyan eden Kozanoğulları’ndan Tatarlı muhacirleri Kadirli kasabasına
yerleştirilmişlerdir (Halaçoğlu 1973, s.17).
  8
                                     Kadirli’nin Kuruluş ve Gelişmesi


        Kadirli, 1865 yılında yeniden kurulacağı zaman, “Pazaryeri” adıyla da bilinen
birkaç konak ve evden başka yerleşimi olmayan, sadece Alacami civarında kurulan
pazaryerinde ticari faaliyetlerin yapıldığı terkedilmiş bir yerdir. (Baysun 1963, s.118).
Kadirli o zaman kuzeyde ve güneyde iki küçük dere (Tesbihlikaya ve Bülbül) ile Savrun
suyu arasında Alacami ve çevresi merkez alınarak kurulmuştur (Şekil 3).
        1865 yılında Fırka-i Islahiye’nin Kadirli’de yerleşmeyi yeniden kurması üzerine,
8’i Müslüman, 2’si Hıristiyan 10 mahalle meydana gelmiştir. Ancak mahallelerin o
dönemdeki konumları hakkında fazla bilgi verilmemiştir. Yalnızca günümüzde hangi
mahallenin sınırları içerisinde olduğu belirtilmiştir (Tablo 3).
        1872 yılı bilgilerine göre Kars kazası 2 nahiye, 36 köy ve merkezde yer alan 9
mahalleden meydana gelmekteydi. Kazada 2536 Türk, 93 Hıristiyan hane bulunuyordu.
Toplam nüfus ise 7525 kişiydi. Kars kasabasında 6 odalı bir medrese, 1 cami (Alacami),
214 dükkan, 1 tane sabun ve helva yapan atölye ile Hükümet Konağı’nın varlığından söz
edilmektedir. Kasabada üretilen susam ve pamuğun, Adana ve İskenderun’a sevk
olunduğu ve ayrıca küp, testi, ibrik imal edildiği belirtilmektedir (Yurtsever 1999, s.143).
     
        Fırka-i İslahiye’nin aşiretleri yerleştirmesiyle 1876 yılında kasaba nüfusu 4143’ü
Müslüman ve 418’i Gayri Müslim olmak üzere toplam 4561 kişiye ulaşmıştır (Halaçoğlu
1973, s.15). Bu dönemde Kadirli arazi kullanımında dikkati çeken en önemli yapı, inşası
1890 yılında tamamlanan Hamidiye camisidir (Foto 3). Cami, Osmanlı sultanı II.
Abdülhamit tarafından inşa edilmiş olmasından dolayı, Hamidiye adını almıştır.
        1891 yılı bilgilerine göre; Kadirli’de sosyal ve ekonomik alanlarda gözle görülür
bir gelişmenin varlığına dikkat çekiliyor. Bunlar; 1 cami, 1 medrese, 1 rüştiye (Ortaokul),
2 Sıbyan mektebi (İlkokul), 200 dükkan, 1 kilise, 2 fabrika, 11 değirmen olarak
belirtilmektedir (Yurtsever 1999, s.144).
  10
                                                                    Kadirli’nin Kuruluş ve Gelişmesi
       1911 yılında inşa edilen Cemal Paşa Köprüsü, günümüzün önemli
kullanımlarından biri durumundadır. Köprü yapılmadan önce, batıdaki ova köylerinden
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kasaba merkezine gelen köylüler, Savrun’u aşmak
zorunda kalıyorlardı. Savrun çayının taşkın dönemlerinde ise ulaşım sağlanamıyordu.
Ayrıca Kadirli’de ikamet eden tarla ve bahçe sahipleri de kasabanın karşı yakasındaki
tarım alanlarına ulaşmada ve mahsulün taşınmasında sorun yaşıyorlardı. Bütün bu
nedenlere bağlı olarak köprü, kasabanın orta kesimlerinde yer alan Sülemiş Tepesi
doğusundan yontma taşlarla inşa edilmiştir (Foto 2).
Foto 2. 1911 yılında inşa edilen Cemal Paşa Köprüsü ve köprünün doğusunda yer alan yerleşim alanından bir
  görüntü (1947). Savrun çayının kasabaya gelişte ve kasabadan diğer alanlara gidişte doğal bir engel olması
                                   köprünün yapılmasını zorunlu kılmıştır.
       20. yy’nin başlarında Kadirli’nin bilinen ilk nüfusu, 1927 yılında yapılan genel
nüfus sayımına göre 2474 kişidir. Kadirli, yeniden kurulduğu 1865 yılından 1927’ye ve
bu tarihten 1950’li yıllara kadar geçen yaklaşık 90 yıllık sürede nüfusunda önemli artışlar
olmayan, alansal büyümeye elverişli şartlara sahip olmasına karşın; fazla gelişme
gösteremeyen bir ticaret ve pazar kasabası görünümündeydi. Bilhassa yer şekilleri, iklimi,
toprak ve su kaynakları bakımından sahip olduğu potansiyelin uzun yıllar farkında
olmayan göçebe toplulukların mekanı olarak Kadirli, ancak 1960’lı yıllarda beklenen
gelişmeyi gösterebilmiştir. Tarım ekonomisiyle birlikte sedanter yaşamın önemine inanan
insan topluluklarının sürekli mekanı olmaya başlaması ve özellikle dağlık kesimdeki
kırsal alanlardan aldığı göçler sonucunda kasaba nüfusu 1935 yılında 2554’e ve 1950’de
                     

4751’e ulaşmıştır. Kadirli’nin, coğrafi anlamda şehir olarak tanımlanmaya başladığı
1960’lı yıllarda nüfusu 10964 kişiye ulaşırken, yerleşmenin kurulduğu çekirdeğin
etrafında, daha çok Savrun çayına doğru dairesel bir şekilde yayıldığı görülür (Şekil 3).
       Kasabanın yeniden kurulduğu, Alacami merkezli Muallimbağı Tepesi’nin batı
yamaçlarından, Savrun çayına; kuzeyde Tesbihlikaya deresine, güneydoğuda Cankurtaran
deresine ve daha güneyde Bülbül deresine kadar yayılan yerleşim alanı yaklaşık 610
dekarlık bir sahayı kaplamıştır (Şekil 3, Foto 3).
       1865-1950 yılları arasında Kadirli, tarım ekonomisine dayalı bir kasabadır. Burası
aynı zamanda çevresindeki kır sahalarında yaşayan insanların belirli dönemlerde
günübirlik geliş, gidiş yaptığı ve bu arada çeşitli ihtiyaçlarını karşıladığı, ürettiği
ürünlerini pazarladığı, varsa resmi işlemlerini hallettiği ve köyüne döndüğünde
“Kasabaya vardım” dediği etkili bir merkezdir.
           Foto 3. Kadirli’de yerleşimin nüvesini oluşturan Alacami ve çevresi yerleşimi (1927).
       Kadirli’nin henüz şehir olarak algılanmadığı ve sektörel çeşitliliğe erişemediği
1950’li yılların sonlarında Savrun çayı batısındaki mekansal büyüme üzerinde etkili olan
en önemli gelişme aksları; Halk Eğitim Merkezi (1943), Cumhuriyet İ.Ö.O. (1947),
Kadirli İ.Ö.O. (1948), Rasim Ünal İ.Ö.O. (1953) ve kaymakamlık binasının (1956)
yapılmasıdır. Bu dönemde Kadirli’nin Savrun çayı doğusundaki gelişiminin ilk nüvesini
ise, yapımına 1951 yılında başlanan ve 1953 yılında stabilize olarak tamamlanan Adana-
Kadirli karayolu, Adana-Kadirli karayolu üzerindeki Sülemiş camisi (1955)
  12
                                                                    Kadirli’nin Kuruluş ve Gelişmesi
oluşturmaktadır (Şekil 5). Ayrıca kasaba merkezini Adana karayoluna bağlayan Savrun
Köprüsü (1959) ve 1960 yılında faaliyete başlayan ve Sülemiş camisinin batısında yer
alan Çukobirlik de doğudaki bu gelişmeyi hızlandıran etmenlerdir.
 Foto 4. Savrun çayının kenarındaki alanlarda henüz ıslah çalışmalarının yapılmadığı ve bataklık alanlarının
             bulunduğu 1946 yılından bir görüntü. Sülemiş Tepe’sinden doğuya doğru görünüm.
        Sözünü ettiğimiz gelişme akslarının etkisiyle, Muallimbağı Tepesi’nin batı
yamaçları üzerinde ve Alacami çevresinde kurulmuş olan yerleşme (1865), çevreye doğru
dairesel bir yayılış göstermiş ve günümüz merkez mahallelerini ve dolayısıyla Kadirli
şehrinin nüvesini oluşturmuş bir kasabadır (Şekil 3, Foto 3-4).
        4. 1960-1980 Arası Dönem:
        1865-1960 yılları arasında yeniden imar edilerek eski önemine kavuşan Kadirli, bu
dönemde kaydettiği gelişmeyle kasaba görünümünü tekrar kazanmıştır.
        Kadirli’yi coğrafi anlamda şehir olarak tanımlayabileceğimiz 1960 sonrası
dönemde ise gerek nüfus miktarı, nüfus yoğunluğu, konut sayısı, konut yoğunluğu ve
gerekse burada yaşayan insanların sosyal, kültürel ve ekonomik aktivitelerinde görülen
çeşitlilik ile yerleşmenin çevresine sunabildiği hizmetler bakımından üstlendiği rolü göz
önünde bulundurmak gerekir.
        Kadirli 1960’lı yıllara kadar tarihin hiçbir döneminde 10.000 kişinin yaşadığı bir
yerleşme olmamıştır. 1940’lı yılların sonlarına kadar henüz 4000 civarında, 1950’li
yılların sonlarına kadar ise, 8000 civarında insanın yaşadığı küçük bir kasaba
görünümünde olan Kadirli, 1960 yılında 10964 kişiye, 1970 yılında 28109 kişiye ve 1980
                                                                                                        13
F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi
yılında 40643 kişiye varan nüfusu ve bu nüfusun sosyal ve ekonomik fonksiyonlarındaki
çeşitlenme ile yaşam standartlarının değişmesi, son 20 yıl içerisinde dikkatleri çeken bir
gelişimin görülmesini sağlamıştır. Nitekim 1960 yılından başlamak üzere, Kadirli’ye
Andırın ve Göksun ilçelerinden önemli oranda göçler olmuştur (Tablo 4).